NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
ابْنُ
السَّرْحِ
وَسُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
قَالَا
أَخْبَرَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
يُونُسُ عَنْ
الزُّهْرِيِّ
هَذَا
الْحَدِيثَ
قَالَ قَالَ
أَبُو بَكْرٍ
إِنَّ
حَقَّهُ
أَدَاءُ
الزَّكَاةِ
وَقَالَ
عِقَالًا
Yunus Zührî'den (bu 1556.
hadisi) naklederken onun şöyle dediğim rivayet etmiştir:
Ebû Bekir:
İslâm'ın haklarından
birisi de zekât vermektir dedi. Yine Yunus, Zührî'nin ("anâk" değil)
"İkâl" dediğini haber vermiştir.
İzah:
Bir önceki rivayette
geçen "zekât vermek, mâlî bir hakdır"
…….. cümlesi -görüldüğü
gibi- bu rivayette "İslâm'ın haklarından biriside zekât vermektir"
şeklinde geçmektedir. Bununla İslâmın rükünlerinden birisi de zekât vermek olduğu ifade edilmiş olmaktadır.
Hz.Ebû Bekir bu sözü
söylemekle, Hz.Ömer'in itirazına cevap vermek istemiş ve namaz kılmayanlarla
savaşılacağını bildiğinden zekâtı, namaza kıyas etmiştir. Nasıl ki namaz,
İslâm'ın bir rüknü ise ve onu edâ etmeyenlerle savaşmak gerekiyorsa, zekât da
İslâm'ın bîr rüknüdür ve verilmediği takdirde savaşmak gerekir, demek
istenmiştir.
Bu hadisi Zührî'den
Ukayl, Ma'mer, Şuayb, ez-Zübeydî ve Yunus rivayet etmişlerdir. Bir önceki Ukayl
rivayetinde geçen "ikâl", Ma'mer; Şuayb ve ez-Zübeydî rivayetlerinde
*• 'anâk" diye geçmektedir. Yunus rivayetini ise, .Anbese "
'Anâk", İbn Vehb de birinde " 'anâk", birinde de
"ikâl" diye rivayet etmişlerdir. Görüldüğü gibi, rivayetlerin çoğunda
bu kelime "anâk" diye geçmektedir ki İmam Buhârî de bunu tercih etmiştir.
Ancak şu var ki, -daha önce de dediğimiz gibi- bu rivayetlerin ikisi de
sahihtir. Hz.Ebû Bekir bir defasında 'ikfil", bir diğerinde de
"anâk" demiş olabilir. Buna manî hiç bir hal yoktur.
İbn Vehb'in Yûnus'tan
rivayet ettiği bu hadisin senedinde Zührî ile Hz. Ebû Bekir arasında geçen şahıstan
yani Zührî'nin bu hadisi kendisinden rivayet ettiği şahıstan söz
edilmemektedir. Oysa ki Zührî, Hz.Ebv Bekir ile görüşmemiştir ve arada -önceki,
rivayete göre- Ubeydullah b Abdullah ve Ebu Hureyre bulunmaktadır. Bu nedenle
de bu hadis mu'daldir.